Hep dişilikten bahsediyorum. Hatta uyarıyorum. Dişilik, kadınlık ya da seksilik demek değildir. O bambaşka bir bilginin karışımıdır. Her kadının özünde, doğasında var olan, ama ortaya çıkartabilmek için kendi kendine koyduğu kalıpları ve korkuları iptal etmek gereken özelliklerdir.



Birkaç kez, çok başarılı ve güzel hanımları workshop uma davet ettiğimde şu cevabı aldım. ?Seda?cığım, ben sana dişiliğin kitabını yazarım. Ama benim şansım yok ya da bir şekilde erkekler bana yeterli değil.?



Oysa bu cümle doğru değil. Bir kadın son derece dişi görüntülü olabilir, güzel olabilir, seksi olabilir, pek çok erkeğin dikkatini çekiyor olabilir, ilişkilerini başlatabiliyor olabilir. Ama bunlar onu dişi yapmıyor. O yüzden de erkekler bu tarz kadınlardan korkuyorlar. İçgüdüsel olarak hep onlarla savaşıyorlar. Üstelik, bir ilişkinin gerçek anlamı, kadın ile erkeğin bütünleşmeyi öğrenmesidir. Savaşmak değil?Birazdan anlatacağım hikaye, workshoplarımda anlattığım uzun hayat hikayesinin küçük bir bölümünden alıntı olacak.



Hikaye o ki, Adem?ler ile Havva?lar yeryüzüne düştükten sonra taş devri başlamış. Bir grup erkekle bir grup kadın birbirlerine bakmışlar. Şimdi yepyeni bir hayat kurmaları, dünyaya adapte olmaları gerek. Ne yapsınlar? Neslin devamını getirmek ve bir aile kurmak zorundalar. Bu yüzden de üremeleri lazım.



Doğa kadınları koruyormuş. Hamile kalmak ve çocuk doğurmak görevini onlara vermiş. Kadın bu yüzden biyolojik olarak daha dayanıklı, duygusal olarak daha dirayetli ve güçlü olmuş. Erkeklere de ailesini dışarıda koruyup kollamak, gerekirse savaşmak, avlanıp karınlarını doyurmak görevi düşmüş. Kas kuvveti ve saldırganlık özellikleri ile donanmış.



Ve doğa görevini yerine getirmeye başladığında, kadınlarla erkekler birbirleriyle eşleşmeye başlamışlar. Hikaye buraya kadar tamam. Peki sizce kim kimi seçmiş? Erkekler mi kadınları seçiyorlarmış yoksa kadınlar mı erkekleri? Bu soruyu pek çok workshopumda sordum. Türkiye?nin geleneksel ataerkil toplum düzeninden gelen birkaç hanım bana erkeklerin kadınları seçtiklerini söyledi. Öyle ya, erkek önce kadını beğenir, sonra ilk adımı atar ve yakınlık kurmak üzere hareket ederdi.



Geriye kalan hanımlar ise, kadınların erkekleri seçtiğini söylediler. ?Peki siz seçiyor musunuz yoksa seçiliyor musunuz?? diye sorduğumda pek çoğu şöyle cevapladı.

?Elbette seçiyorum.?

?Neden??

?Çünkü bana pek çok erkek gelip ilgi gösterir. Ben içlerinden en çok beğendiğimi seçerim. Uygun olmayanları elerim.?

?Peki hiç aşk acısı çektiniz mi??

?Hem de nasıl.?

?Peki uygun olan erkeği eğer doğru olarak seçtiyseniz sizce neden aşk acısı çekmiş olabilirsiniz??

?Bu adamın doğru olmadığını ancak çok sonra anladım. İlk başlarda hiç belli olmuyordu. Gerçek yüzünü benden saklamıştı.?



Yukarıdaki diyalog size tanıdık geliyor mu? Gerçek bir dişi, bir erkeğin kendisi için doğru olup olmadığını kolaylıkla anlar. Bunu anlayabilmesi için, doğru flört tekniklerini uyguluyor olmalıdır. Daha ilişkinin en başından itibaren, flört tekniklerini uygulayabilirse, karşısındaki erkeğe bir takım mesajlar veriyor olacaktır. O dönemde, kadın ile erkeğin bilinçaltlarından karşılıklı bir diyalog geçer. Kadın flörtü doğru uyguladığında

?Bak, ben aşık olunacak bir kadınım? mesajı verir. Erkek bunu çok güzel algılar. Eğer flört oyununa doğru şekilde cevap vermiyorsa,

?Ben henüz aşık olmak istemiyorum? demek istiyordur. Eğer flörte uygun şekilde cevap veriyorsa,

?Ben de sana aşık olabilirim? demek istiyordur.



Gerçek bir dişi, bu süreç içerisinde oyunu çok dikkatlice okur. Ve duygularını karşısındaki erkeğe bağlamadan önce, onun davranışlarının alt yazısını inceler. O erkeğin kendisi için doğru olduğundan emin olur. Ancak ondan sonra bedenini ve duygularını açar.



Bütün bunlar ne demektir? Doğru flört tekniklerini buradaki yazılarda anlatmak mümkün değil, çok uzun sürer. Ama gerçek bir dişi, karşısındaki erkeği çok güzel analiz edebilmelidir. Bunu yaparken, hayat tecrübesi oldukça önemli bir rol oynar. Genelde, bir kadının duygularını karşısındaki erkeğe bağlama aşaması, onu hipnoza sokar. İlişkinin en başında erkek hipnozdadır. Özellikle de cinsellik paylaşılmamışsa? Bu dönemde kadın, erkeği aşka programlayabilmelidir.



Cinselliğin paylaşılması ile birlikte, kadın duygularını ortaya koyar ve artık hipnozda olan taraf kadındır. Bu kez erkek ona kendi isteklerini ve şartlarını empoze etmeye başlar. Aslında bu karşılıklı bir denge sağlamalıdır. Ama günümüzde korkularla ve kalıplarla dolu duygusal yapılara sahip kadın ve erkeklerin denge kurmaları çok zor olur. Çoğunlukla ilişki çiftlerin içten içe birbirleriyle savaşmasıyla son bulur.



Bazen de, kadınlar için aşık olmak ya da etkilenmek anı, cinselliğin tam olarak paylaşılmasını beklemez. Eğer kadın deneyimsizse, hiç cinsellik yaşamamışsa, bu, ilk öpücük anı da olabilir. Eğer cinselliği çok iyi biliyor ve karşısındaki erkeği değerlendirebilecek durumda ise o zaman daha avantajlı demektir. Artık kadın çok az veriyle aşık olmaz. Bu, her ne kadar toplumda hoş karşılanmasa bile, aslında kadınları doğru seçime götüren deneyimdir.



Gelelim seçmek ve seçilmek arasındaki farka?



Gerçek bir dişi, duygularını doğru erkeğe akıtır. Yani karşısındaki erkekten ve onu aşık edebileceğinden emin olmadan aşık olmaz. Ona hayatını, duygularını, bedenini açmaz. Önce ilişkiyi istediği kıvama getirebileceğini görür, ondan sonra harekete geçer. Ve işin güzel yanı, ilişkisinin çerçevesini kadın çizer. Ve kadın böylelikle seçer.



Tabi eğer gerçek bir dişiyse?



Çünkü kadın kime çocuk doğuracağını çok iyi düşünmek zorundadır. Bir kez doğum yaptı mı, artık ömrünün sonuna kadar o adamdan ayrı kalamaz. Çünkü ayrılsalar bile çocuğunun babasını görmesi gerektiği için bir şekilde ilişkileri hiç bitmeyecektir.



Hepinize ilişkilerinizde doğru seçim yapmanızı diliyorum.